Merhabalar ben anonim konuk yazar. İslam hukukunda en çok tartışılan konulardan biri de hırsızlık suçu ve bunun cezasıdır. Bu yazı ile bu suçun oluşması için belli başlı şartlar oluşması gerektiğini ve bu cezanın infazının o kadar kolay olmadığını göstermeye çalışacağım. Konuyu bilmeyenler tarafından bu suçun sadece ceza kısmı dile getirilmektedir. Çünkü bu cezanın infaz şekli şu an ki hukuk sistemimizde uygulanmamaktadır. Bu suçun cezası Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde bildirilmiştir:

“Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesiniz.”

 (Maide, 5/38).

*Hırsızlık başkasına ait koruma altındaki belli değerde bir malın mülk edinmek (sahibi olmak) kastıyla gizlice alınmasına denir.

Hz peygamber’de şu şekilde müslümanları uyarmıştır:

“Sizden öncekiler şu sebeple helâk oldular, Onlar, şerefli bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, hırsızı serbest bırakırlar. Güçsüz bir kimse hırsızlık yapınca da ona ceza uygularlardı.”

(eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, VII,131,136)

Hz peygamber bu hadisi ile hırsızlık cezasının güçlü-güçsüz veya başka bir şekilde ayırt edilmeksizin kim hırsızlık yaptıysa eşit şekilde cezalandırılması gerektiğini bildirmiştir. Hatta Hz.Peygamber,

Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı elbette onun da elini keserdim. 

Şeklinde buyurarak peygamberin kızı dahi olsa bu cezanın tatbik edileceğini söyleyerek kimsenin bu cezadan muaf olamayacağını açık bir şekilde belirtmiştir. Şimdi bazı şartları inceleyelim:

1) Çalınan Mal Belirli Bir Değerde Olmalıdır

Çalınan İslam hukukuna göre mal kapsamında olmalı ve belli bir değeri olmalıdır.Öncelikle mal mütekavvim bir mal olmalıdır. Mütekavvim mal, ”insanların önem verdiği saldırı yoluyla yok edildiğinde tazmini gereken ve İslam hukukuna göre alım-satımı meşru olan şeye denir.” Örneğin; hür (köle olmayan) insan çalındığında, hırsızlık cezası tatbik edilmez. Çünkü hür insan mal değildir. Bu başka bir suç ve cezanın konusudur. Şarap ve domuz çalınması hakkında da hırsızlık cezası uygulanmaz çünkü bunlar Müslümanlar için kıymetli mal değildir. Malın belli bir değer üzerinde olması aranır. Hanefi mezhebine göre bu oran bir dinar (yaklaşık 4 gr. altın para, 1.827 TL) veya on dirhem (28 g. gümüş para) yahut bu ikisine denk değerdeki mal veya para olması gerekir. Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre de bu değer en az üç dirhem veya bir dinarın dörtte biri oranındaki mal veya paradır.

Bir dinar veya on dirhem diyenlerin delilleri bu hadis-i şeriflerdir:

On dirhemden az olan şeylerde el kesme yoktur

Nesaî, Sârık, 10; Zeylaî, a.g.e., III, 359

El kesme, ancak bir dinâr veya on dirhem parayı çalma hâlinde olur.

Zeylaî, a.g.e., III, 360, III, 358

Hırsıza ancak kalkanın satış bedeli kadarını çalması halinde had uygulanır. Hz. Peygamber devrinde bu kıymet, on dirhem idi.

Zeylaî, a.g.e., III, 359

Dinarın dörtte biri veya üç dirhem diyenlerin delilleri:

Dinarın dörtte biri ve daha fazlası kadar hırsızlıkta had cezası uygulanır.

Şevkânî, a.g.e., VII,124

Kıymeti üç dirhem olan kalkanda hırsızlık had’di uygulanır ki bu da dinarın dörtte biri kadardır.

Zeylaî, a.g.e., III, 355; İbn Rüşd, a.g.e., II, 408; İbn Kudâme, a.g.e., VIII, 240

2) Mal Başkasına Ait Olmalıdır

Mal tümüyle başkasına ait olmalıdır. Malın belli bir kısmı dahi hırsıza ait ise veya hırsıza ait olabileceği şüphesi varsa bu durumda bu başka bir suç ve cezanın alanına girecektir ve bunun sonucunda da el kesme cezası uygulanmayacaktır. Örneğin, devlet hazinesine ait bir malı çalma Ebu Hanife, İmam Şafii Ve Ahmet b. Hanbel’e göre hırsızlık suçunu oluşturmaz. Çünkü devlet hazinesinde herkesin az da olsa payı vardır. Ve ortada bir mülkiyet şüphesi oluştuğu için el kesme cezası uygulanmayacaktır. Hırsız kiraya verdiği bir malı çalarsa bu ceza uygulanmayacaktır. Hz Ömer’de devlet malından çalan kimse için  “Onun elini kesme, çünkü, hiçbir kimse yoktur ki, kendisi için beytülmâlde bir hak bulunmasın.” diyerek devlet malında o kişinin de payı olduğunu belirtmiştir. Hz Ali de devlet malından çalana bu cezayı uygulamamıştır. Çünkü devlet malı ortak bir maldır. Fakat gayrimüslim halktan biri, devlet malını çalarsa bu durumda el kesme cezası uygulanır. Çünkü devlet malı üzerinde onun herhangi bir hakkı bulunmamaktadır. Yoksulların faydalandığı bir vakıftan bir yoksul mal çalarsa el kesme cezası uygulanmaz fakat zengin çalarsa el kesme cezası uygulanır. Çünkü zenginin o vakıf üzerinde hiç bir hakkı yoktur.

3-Mal gizlice alınmış olmalıdır.

Bir malı zorla almak (gasp), ödünç veya saklama koşuluyla verilmiş fakat geri iade edilmediyse bunlar gizlice almak olarak kabul edilmeyecektir.Ve hırsızlık suçunun unsuru oluşmamış olacaktır.Bunlar için başka cezalar uygulama bulacaktır.

4)Mal Koruma Altında iken alınmış olmalıdır.

Koruma altına almış olma malın sahibinin izni olmadan girilemeyen yere konmasını (Ev,dükkan,kasa gibi),veya bir bekçi tarafından korunma altına alınmış olmasını ifade eder.Mal açıkta bırakıldıysa ve bu mal çalındıysa yine el kesme cezası tatbik edilmeyecektir.Çünkü bir şart yerine gelmemiştir.Yan kesicinin başkasının cebinden,üstünden el çabukluğu ile parasını çalması halinde el kesme cezası uygulanacaktır.Ayrıca Ebu Hanife ve İmam Muhammed’e göre çabuk bozulan et,süt gibi malların çalınmasından ötürü el kesme cezası uygulanamaz. Bunun delili de şu hadistir:  Hz. Peygamber “Ağaçtaki meyve ve hurma gibi şeylerde el kesme yoktur.” (Şevkânî, a.g.e., VII, 127; A. b. Hanbel, Müsned, III, 464) buyurmuştur

Hırsızla ilgili şartlar da mevcuttur. Hırsız akıllı ve erginlik çağına ulaşması gerekir.Bu yüzden ergenliğe girmemiş çocuklar ile akıl hastalarına el kesme cezası uygulanamaz.

Çünkü Hz Peygamber: ” Üç kişiden kalem kaldırılmıştır; erginlik çağına kadar çocuktan, iyileşinceye kadar akıl hastasından ve uyanıncaya kadar uyuyandan.” (Buharî, Hudud, 22, Talak;11; Ebû Dâvud, Hudud,17; Tirmîzî, Hudûd,1). buyurmuştur. Hz. Peygamber ergin olmayan çocuğun, akıl hastalarının, uyuyanların üzerinde sorumluluk olmadığını bildirmiştir.

Hırsızlık olduğuna dair ispat için iki şahit gereklidir.(Şahitlerin adil olması da gerekir.)Bu şahitlik bir süre sonra yapılırsa yine kabul olmaz. Çünkü şüphe oluşacağı için ceza uygulanmaz.

Ayrıca hırsız çaldığı malı, mahkemeye başvurulmadan önce sahibine geri verirse hırsızlık suçu düşecektir.

Çalan kişi zaruri (açlık, ölüm tehlikesi vb.) durumlar için çaldıysa ceza verilmez. Hz Ömer devrinde kıtlık dönemi olduğundan hırsızlık yapan kişiye bu cezayı uygulamamıştır. Yine Hz Ömer devrinde aç bırakılan köleler yiyecek çalarken yakalanınca halifeye getirilmişlerdir. Hz Ömer ise köle sahiplerine kölelerini bir daha aç  bırakmaları halinde kendilerine ceza vereceğini söylemiştir.

Sonuç olarak İslam hukukunda hırsızlık yapıldıysa hemen el kesme cezası uygulanması söz konusu değildir. Suçun oluşabilmesi için yukarıda bazılarına değindiğimiz şartların oluşması gerekmektedir. Ve bu suçun unsurları oluşsa dahi ispatlanması gerekecektir. İspat hususu basit değildir. Çünkü iki adil şahit tarafından olayın görülmesi gerekmektedir veya suçlu kendisi itiraf etmelidir. Sonuç olarak ise hakim, burada şahitlerin adil olup olmadığını inceleyecektir. Şüphe durumunda zaten ceza verilemeyecektir. Görüldüğü üzere İslam hukukuna göre bu cezanın uygulanması kolay değildir: İslam hukuku burada getirdiği zor şartlar ile  cezayı uygulamaktan çok cezanın caydırıcı olmasını sağlayarak, bu suçun toplumda yaygınlaşmasını önüne geçmeye çalışarak kamu düzenini tesis etmeyi amaçlamıştır.

Son Söz

Bu yazıyı bize yazan ve paylaşmak istemeyen konuk yazara teşekkür ederiz.

Yorum Yazın