En son burjuva sınıfının zenginleşmesini ve burjuvanın ne olduğunu konuşmuştur, şimdi sıra; burjuva sınıfına ve dolayısıyla kapitalizme karşı çıkan sosyalizmde.

Dikkat, bu yazı “Karl Marx Ne Umdu, Ne Oldu” serisinin 2. Bölümüdür.

Sosyalizmin Çıkışı ve Sosyalizm Nedir?

19. yüzyıl İngiltere’sinde durum çok kötüydü. En kapitalist insan bile bunu kabul etmelidir. Zira bu insan doğası değildir, bu vahşiliktir. İnsanın doğası, insanlarla uyumlu şekilde yaşamaktır.

Böyle düşünen insanlar, bunun böyle olmaması gerektiğine ve yanlış olduğunu söylediler. Bunlara sosyalist diyoruz. Kapitalistler kapitalizm için “bu insanın doğası, bunun böyle olması gerek” gerek diyerek kapitalizmi savunurlarken Sosyalistler de buna karşılık, “hayır, bu insanların tercihi ve bunu düzeltebiliriz“. cevabını veriyorlardı.

Baktığımızda evet, para kazanmak herkesin doğasında vardır; çocuklarına iyi bakabilmek, rahat yaşamak, kendi işini kurmak… Fakat insanları ezmenin, çocuk işçi çalıştırmanın, hak tanımanın ve bu gibi şeylerin insani tarafı yoktur. İnsanlık ve insan diğer insanlarla iyi geçinmelidir. Yoksa toplum çöker.

Karl Marx’a göre insanlar birlikte yani kolektif bir hayat ve ortak mülkiyete sahip bir hayat sürmelidirler.

Bu meseleyi başka bir yazımızda konuşalım. Her neyse, önümüze sosyalizm çıkar zira artık birkaç işçi ve filozof bıkıp sosyalizm gibi bir fikri düşünmüşlerdi. İlk olarak iki tane sosyalist fikir görüyoruz biri ütopyacı sosyalizm diğeri ise devrimci sosyalizmdi.

Devrimci ve Ütopik Sosyalizm

Her ikisinin de kendi fikir babaları vardı, fakat Ütopyacıların adı üzere olduğu gibi fikirleri çok ütopikti. Devrimci sosyalizm ise Fransız Devrimi gibi olması gerektiğini, proleterya yani işçi sınıfının ayaklanmasını savunuyordu.

Fransız Devrimi ne kadar kanlı olsa da sonuçta borç içinde kıvrılan ve sefalet olan bir halkın devrimiydi. Bu az önce bahsettiğimiz koşullara benziyor, bahsettiğimiz insanlar işçi olmasa bile durumları çok kötüydü.

Her neyse ütopyacı sosyalizm çok ileri gitmedi. Devrimci sosyalizmde ise büyük bir fark vardı: devrimci sosyalizmin fikir babalarından biri olan Aquiste Blanqui, proleteryanın kendi başına ayaklanamayacağını bir önderin gerektiğini de düşünüyordu. Rus devrimindeki Vladimir Lenin gibi mesela. Fakat ileride gelecek Karl Marx’ta proleteryanın kolektif bir şekilde ayaklanabileceğini düşünüyordu.

Böyle böyle başka filozoflar bunu konuştu ve önümüze Karl Marx çıkageldi. Sosyalizmin fikir babası sorulursa rahatlıkla Karl Marx’ı gösterebiliriz çünkü 19. yüzyılda işçilerin ayaklanması gerektiğini, sosyalizmin ilkelerini ve buna benzer şeyleri hep o anlatmıştır. Bunu da ilk olarak Komünist Manifesto’da yapmıştır.

Marx, Komünist Manifesto’da sosyalizmin ilkelerini, sosyalizmin neden uygulanması gerektiğini anlatıyor, ve kapitalistlerin kendilerine sordukları soruları cevaplıyordu.

Bunun yanında kapitalist argümanları çürütmeye çalışırken diğer bir yandan diğer bir kitabı olan Das Kapital’deyse sosyalist ekonomileri ve kapitalist ekonomileri anlatıyordu. Zaten kendisi bir ekonomistti.

Devam edecek olursak Karl Marx, tüm tarihin sınıf çatışmalarından olduğunu söyler manifestosunda; örnek olarak da Roma’daki Plebler ve Patriciler, Orta çağ Avrupa’sında Feodal Beyler ve Köylüler, 1789’da Fransız elit kesim ve fakir halk, verilebilir.

Komünist Manifesto’nun ilk kapağı. Karl Marx, bu kitapta sosyalist ilkeleri anlatmıştı.

“Çatışma, Sınıfları Doğurur!” -Marx

Karl Marx; sınıfa odaklanmaz, “çatışmaya” odaklanır. Marx’a göre sınıflar çatışma yaratmaz; Marx’a göre çatışmalar, sınıfları yaratmıştır.

Mesela Roma’daki Patricileri ve Plebleri ele alalım. Patriciler zengin ve Plebleri pek düşünmüyorlar, bunun sonucunda Plebler fakirleşiyor ve çatışma çıkıyor. Buradan da Plebleri alt kesim, Patricileri ise üst kesim olarak adlandırıyoruz.

Marx’ın argümanına yanlış diyemeyiz. Özetleyecek olursak Marx’a göre eğer ortada çatışma yoksa sınıf olmaz; eğer bir çatışma varsa o zaman sınıflar ortaya çıkar.

Mesela İngiliz Sanayi Devrindeki kapitalist düzeni ele alalım. Kapitalistler yani üretim araçlarına (toprak, fabrika vs.) sahip olan kişiler işçilerini olabilecek en düşük ücrette çalıştırmak istiyorlardı. Bunun yanında da kendileri de olabildiğince çok para kazanmak istiyorlardı.

İşte bu çatışma çıkardı zira çalışanlar fakirleşti de fakirleşti, zenginler zenginleşti de zenginleşti. İşte bu da alt sınıf ve üst sınıfı oluşturdu. İlerde göreceğimiz üzere Marx, insanların kolektif bir şekilde beraber yaşadıklarında, sınıfsız bir toplum olacağını söyledi. Bu da Marx için çok önemliydi, sonuçta sınıf demek çatışmanın var olmasıydı ve bu çatışmada işçi sınıfı altta kalıyordu. Ayrıca 19. Yüzyılın En Tuhaf Kapitalist Yarışı: Kuş Gübresi yazımızdaki gibi işçiler can güvenliği olmadan da, el altından çalıştırılabiliyorlardı.

ABD’deki Kanlı Cuma olayı. Tır şoförü gibi meslekler grev ilan etti. Bunun nedeni ezilmeleriydi. Yani Karl Marx’ın değişiyle “çatışma olmasıydı.

Marx’ın İstediği Kolektik Yaşam ve Ortak Mülkiyet

Yukardaki yazdıklarıma bağlı olarak Karl Marx’ın iki tane bulgusu vardı: Çoğu insan üreten bir varlıktı, hayatın amacı buydu, en azından o yıllara göre. Çiftçilik mesela, üretip satmak. Aynı şekilde ikinci bulgu da insanın sosyal bir varlık olduğuydu. Bu temel aksiyomlarla şu argümanlarını inşa etti:

İnsanlar birlikte çalışırlarsa, iş birliği yaparlarsa verimlilik artar, aynı şekilde mülkleri paylaştıklarında da verimlilik artar, eşitlikçi ve güvenli bir ortam oluşur. Sonuçta aynı mallara sahip olan kişiler mal çalmaz, hırsızlık veya yankesicilik yapmaz.

Marx bunlardan yola çıkarak insanların kolektif bir yaşama ve ortak mülkiyete sahip olmasını savundu. Çünkü işbirliği ve mülk paylaşımı ancak kolektif bir yaşamla sağlanabilirdi. Ortak mülkiyet kısmı tartışılabilir fakat insanların sosyal ve birlikte çalışmalarının gerekli olduğu kesindir.

Marx’a göre, kapitalist düzen; insanın doğasına uygun olan kolektif yaşamı bozup yerine daha monoton, daha çok çalışan, etrafındakilere vakit ayıramayan insanlar oluşturuyordu. Bu da insanların birlikte yani kolektif bir yaşam sürmelerini engelliyordu. Marx’a göre bu yüzden kapitalizm doğal değildi, aksine birlik olması gereken insanları ayırıyordu.

Bu yüzden insanlar ve işçiler çalışma saatlerinin azaltılmasını, haklarının korunmasını ve geçinebilecekleri ölçüde maaş istediler. Fakat bunları alamayınca daha da yoksullaştılar. Bu durum, bahsettiğimiz “çatışmayı” ortaya çıkarıyordu, sınıf farklılıkları buradan geliyordu.

Kısacası Marx da bu çatışmayı düzeltmek istiyordu.

Karl Marx’a göre kapitalizm, bilgisayar oyunu bağımlılığı gibiydi. Marx, kapitalizmin insanı yalnızlaştırdığına inanıyordu. Bu yüzden kapitalizmin insan doğasına aykırı olduğunu düşünüyordu.

Ayrıca Karl Marx, kapitalizmin eninde sonunda kendini çürüteceğine inanıyodu, zira proleteryanın her şeyi tüketiliyordu da tüketiliyordu. Peki en sonunda, yani hiç bir şey kalmayınca ne olacaktı? Proleterya eninde sonunda isyan edecekti. Fakat bunu pek göremedik, zira insanların refah seviyesi eskiye oranla aynı bölgelerde (İngiltere vs.) daha yüksek.

Komünizme de Bakalım

Sosyalizm ile Komünizm arasında ince bir fark vardır. Soyalizm bir devletin üretimi elinde toplamadır, bir şirketin toplaması değil. Kapitalizmdeki rekabete karşın sosyalist toplumdaki insanlar, ellerinden geldiği kadar üretim yaparlar ve bunu eşit olarak paylaşırlar.

Sosyalizmin bir çok türü vardır: Marksist-Leninist Sosyalizm veya Sosyal demokratlık gibi. Marksist Leninist yıkılmış olsa bile Sosyal Demokratlık hala devam etmektedir, ve çok verimlidir.

ABD gibi ülkelerde daha elit eğitim için -burs almak dışında- para vermek zorundasınızdır. Fakat sosyal demokrat ülkelerde yani Finlandiya, İsveç gibi ülkelerde elit eğitime ücretsiz ulaşabilirsiniz.

Aynı şekilde toplu taşımanın ücretsiz olması, hastene tedavilerinin ücretinin olmaması gibi şeyler de Sosyal Demokratlığın içine girebilir. Binevi, Sosyal Devlet gibidir. Bu yüzden sosyalizm ilkelerinin, sorumlu kapitalizm ile birleşince çok güzel şeylerin çıktığına tanık olduk.

Sosyal Demokrat ile yönetilen ülkelerden biri: Finlandiya ve çok iyi eğitim sisteminin fidanları çocuklar.

Yani hem insanların belli başlı az sınırlamalar ile para kazanmasını sağlıyor, hem de bunu yaparken insan haklarına vs. dikkat ediyor

Komünizm ise tüm üretimin, ekonominin ve kolektif araçların (özel mülk gibi) devlet tarafından toplanıp eşit bir şekilde insanlara dağıtılmasıdır. Karl Marx bunu amaçlar, parasız, sınıfsız, devletsiz bir kolektif toplum ister.

Evet, üretimi devlet toplar fakat devletin yaptığı tek şey aslında bunu dağıtmaktır. Asıl üretimi insanlar yapar. Sosyalizm ile aralarında fark budur. Fakat bu sistemin çarkları anlatıldığı ve ifade edildiği gibi güzel dönmedi. Buna ileride değineceğiz.

Son Söz

Serimizin 2. bölümünü yayımladık! Bence çok iyi gidiyoruz. Eğer bir hatamız varsa lütfen bize bildiriniz. Şimdilik Hoşça Kalın

NOT:

Bu yazı hiçbir şekilde siyasetle, politikayla ve günümüzdeki veya geçmişteki olaylarla ilişkilendirilemez. Lütfen yazıda hiçbir politik anlam aramayınız. Anlatılan şeyler sadece ve sadece tarihtir.

Licence Notices:

1)Communist Manifest original book cover licence:

Copyright (c) 2020 Bora Menderes. Permission is granted to copy, distribute and/or modify this documentunder the terms of the GNU Free Documentation License, Version 1.2or any later version published by the Free Software Foundation;with no Invariant Sections, no Front-Cover Texts, and no Back-Cover Texts.A copy of the license is included in the section entitled”GNU Free Documentation License”.

orumlar

  1. Sosyal demokrasi kapitalizme çeki-düzen verdiği fikrine katılmaktayım.Ve faydaları yazıda belirtildiği gibi eğitim sağlık emeklilik sendika işçi hakları vs. konularda yadsınamaz.Fakat komünist teoriden bakılacak olursa sosyal demokrasi kapitalizme nefes üflemiştir.Onu meşrulaştırmıştır ve daha kabul edilebilir bir forma sokmuştur diyebiliriz.Bu eleştiriler kapitalizmin kendisini güncellemesine olanak sağlamıştır.Yani kapitalist eleştiriler sayesinde kapitalizm kendisini tekrardan üretebilmiştir.

  2. Sosyal demokrasinin Finlandiya gibi ülkeler tarafından iyi kullanılması, böyle ülkeleri hâlâ bazı hususlarda diğerlerinden üstün tutuyor. Emeğinize sağlık.

Yorum Yazın