Kendinizi defalarca aldatan birine tekrar tekrar güvenir misiniz? Cevabınız hayır tabi ki de. Aslında duygularımız da bizi defalarca aldatıyor. Mesela yuvarlak bir kule uzaktan kara gözükebilir, yazları yollarda serap etkisinde dolayı su var sanırız, halüsilasyon ve rüya görebiliriz.

Fakat bizi defalarca aldatan insanlara güvenmiyorsak neden bizi defalarca aldatan duygularımıza güvenelim? Mantıksal olarak evet, neden güvenelim? Mantıken güvenmememiz gerek.

Yüzyıllarca bazı filozoflar bunu sordu ve gayet haklıydılar ve sizi materyalist yapmıyoruz merak etmeyin. Fakat işte her şey mantık değil. Filozofların atladığı bir şey vardı: insanın ta kendisi.

İnsan içgüdüsel olarak yaşama amacıyla güvenebileceği bir şeyleri, birilerini veya yüce bir varlığı arar. En basit öge tanrıdır. Kutsal veya kutsal olmayan dinlerin çoğunda tanrı imgesi fark edilmiştir. Bunun nedeni, temelde dayanılabilecek ve güvenilebilecek yüce bir varlık arayışıdır. Genelde buna insanın korkusu ve yaşamını kutsal bir şekilde dua ederek koruma inancıdır.

Tüm bunlar insanlardaki temel tanrı arayışıdır. Bu, kutsal veya kutsal olamayan dinlerde vardır. İnsanın içgüdüsel olarak güvenebilecek başka bir diğer şey ise toplumdaki öbür insanlar.

İnsanlara ikinci bir şans vermeye meyiliyizdir ve bu durumlarda çoğu insan iyimser davranır. Bunun nedeni yine içgüdü ve yaşama arzusu. İnsanlar birbirleriyle sıkı bir dayanışma içinde olmalıdır, eğer ikinci şans verilmezse bu dayanışma zayıflar. Hele bunu bir de eskiden sadece 10-15 kişilik grupların içinde olduğunu düşünün.

Ayrıca insanlar sistematik bir konuşma dilini dedikodu yapmak için bulmuştur. Çünkü dediğim gibi yine 10-15 kişilik grupta kimin güvenilir, kimin kötü biri olduğu için o kişi üstüne tartışılması gerekiyordu. Bu da yine güven arayışı.

Şu yazımızda da hırsızlığın neden suç olduğunu anlatmış ve insanları bir arada ve birbirlerini güvende tutmaları olduğunu anlamıştık: “Hırsızlık neden kötü bir şeydir?“. Bu mesele de ona benziyor.

Ayrıca yine sinirliyken, üzgünken, kavgadan çıkmışken kendimizle konuşuruz. Bunun nedeni yine güvenecek birinin gerekli olmasıdır, içini birine açmaktır. O kişi orada olmadığında ise bunu beynimiz, kendi kendine yapar.

Diyebilirsiniz bunları anlatıyorsun, nereye gelmek istiyorsun? Gelmek istediğim nokta şu: Aslında duygular da insanın güven arayışı içine dahildir. Düşünün, biri size boş yere saldırsa siz sinirlenirsiniz ve acı çekersiniz bu duygulara bağlı olarak karşılık verme yani kendini savunma durumu ortaya çıkar. Bakın, burada duygudan şüphe etseydiniz sakatlanabilir, yaralanabilirdiniz.

Başka bir örnek de mantıken çiftleşme ilk olarak sevme duygusuyla başlar insanlarda. Eee, insanlar bu duyguya güvenmezse ve derlerse ki aslında onu sevmiyor olabilirim, düşünün bir ne olacağını.

Demek istediğim şey aslında duygular insanın bir parçasıdır, olmazsa olmasıdır. Duyguya güvenmemek demek aslında kendine güvenmemek demektir. Şu an yaşıyorsak duygularımız sayesindedir işin aslı. Duyularımız bizi aldatabilir ama bir yandan da yaşamamız için büyük bir anahtardır. Ve evet; duygularımıza güvenebilir miyiz? Evet, duygularımıza güvenebiliriz hatta güvenmeliyiz.

Son söz

Son günlerde yazıları zor atıyorum zira okul başladı. Fakat gene atmaya çalışacağım. Lütfen yazım hatası veya sizin de bir argümanınız, teziniz veya karşı teziniz varsa bize ulaşabilirsiniz ki daha iyi yazılar yazalım, ufkumuz açılsın. Hoşça kalın.

orumlar

  1. Duygularımıza güvenebiliriz, çünkü o biziz. Biz kendimize güvenmezsek, başkaları bize nasıl güvenir?

  2. Duygularımız bizi her saniye aldatıyor. Güvenmekten vazgeçmiyoruz. İnsanlara da öyle insanlara her zaman sans veririm ben ama 3 sans tabi 2 si deneyimdir 3. sü iste uygulama.

  3. Bu şekilde fikrinize okuyucuları da dahil etmeniz, karşılıklı olması güzel.
    Şu noktada farklı düşünüyorum ki duygular insanı çok iyi doğrulara götürdüğü gibi çok kötü yanlışlara da götürebilir. Bence duyguya güvenmemek demek kendine güvenmemek anlamı çıkmamalı, dediğiniz gibi duygu insanın bir parçası ya diğer parçaları duyguları akıl ve mantık ile bütünleştirebiliriz. İşte o zaman kendimizi sadece duygularımızın esiri etmemiş oluruz. Tamamen akıl yetersiz kalacağı gibi aklı dikkate almayan duyguların yanlışa açık olduğunu söylemek mümkün.

Yorum Yazın